17 Şubat 2024 Cumartesi

ATATÜRK'ÜN KORKU VEREN NOTU (NOTASI)

Aslan Tektaş
16 Aralık 2008

Atatürk’ün korku veren notu

Hergünüm haberle, hareketle gelişmeleri takip etmekle geçtiği için akşamları biraz daha sakin vakitler geçirmek amacıyla evde genelde kitap dergi gibi yayınlar okur, eşimle sohbet eder, kızımla vakit geçirmeye gayret ederim. Sabahtan akşama kadar ofisimdeki televizyonda hep haber kanalları açıktır. İşyerinde sürekli izlediğimden evimde televizyon izlemem çünkü yoktur. Evlenince eşimle eve televizyon almama kararı vermiştik, bugüne kadar sürdürdük, bir süre daha evde televizyon olmadan yaşayacağa benziyoruz. Kimi akşamları bir şeyler okurken bazen de bu yazıyı hazırladığım an gibi haber ve yorumlarımı da kaleme aldığım olur. Bazen bir komşuya bir arkadaşa yada akrabalara akşam oturmasına gittiğimde ise televizyon izlerim.

10 Kasım günü de komşumuzun daveti üzerine evlerine gittik, önce televizyonsuz sohbet ettik anılar paylaştık, sonra evin yumurcağı televizyonu açıp kumandayla şöööyle bir kanalları dolaşıp ardından da bırakıp gitti. Bu sırada ekranda beliren isim ve resim tanıdık olduğu için dikkatimi çeken programı ilgiyle takip ettim.

Atatürk’ün ebediyete intikalinin 70. yılı olması nedeniyle Ata’ya özgü bir program yapan Avrasya Televizyonu Anıtkabir’deki Kurtuluş Savaşı müzesinden canlı bir program yapıyordu. Öteden beri tanıdığım, yazılarını, araştırmalarını takip ettiğim, bir dönem milletvekilliği de yapan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Hocanın başından geçen ilginç bir hatıra benim de dikkatimi çekti. Olay şu şekildedir.

Yıl 1981, Bülent Ulusu Başbakan, Turgut Özal Başbakan Yardımcısıdır. Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle kapsamlı bir program düzenlenecektir. Programın ilmi ayağını idare etmek için Özal, Yalçıntaş Hocayı görevlendirir. Nevzat hoca Ankara’da çalışmalara başlar. Dışişleri Bakanlığı arşivlerinden, Atatürk’le ilgili bazı arşivlerden faydalanılması için de Hüsnü Kuran isimli bir uzmandan yararlanılır. Dışişlerinde araştırma yapan Hüsnü Kuran birgün heyecanla Nevzat hocayı arar ve çok mühim bir evrak nedeniyle yüzyüze görüşmek ister.

Hemen Hocayla buluşur evrakı inceleyen Yalçıntaş’ta hayrete ve heyecana kapılır. Nevzat Hoca evrakı şöyle özetlemektedir. Arap ülkeleri Suudi yönetiminin ülkedeki türbelerin yıkılarak yok edilmesi girişiminde bulunduğunu hatta Hz Muhammed’in türbesinin de yıkılmasının planlandığını ancak buna cesaret edilemediği ve bu girişimi engellemek için de Osmanlı’nın torunları olan ve her ne kadar da savaştan çıkmış olsa da İslâm ülkeleri arasında Türkiye’nin etkili olabileceği hususuyla yardım istemektedir.

Mustafa Kemal Paşa aldığı bu yazının ardından kendi imzasıyla Suudi yönetimine şu sözlerin yer aldığı tarihi uyarıyı iletir. "…Ülkenizde bazı türbelerin yıkıldığını hatta Hz. Muhammed’in türbesinin de yıkılmak istendiği gibi bir takım sözler duymaktayız. Eğer böyle bir harekette bulunmaya kalkışırsanız kuvvetlerimiz (askerlerimiz) derhal güneye doğru hareket edecektir, bunu bilesiniz…" Suudi yönetimine gönderilen bu tarihi yazı kayıtlarda yerini almıştır. Yalçıntaş Hoca evraktan derhal yetkililerin haberdar olmasını ister ve konu zamanın Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterine kadar ulaştırılır. Ancak ondan sonra çok ilginç ve garip bir gelişme yaşanır. Genel Sekreterin talimat vererek; "Bu evrakı basında yayınlanmayacak şekilde arşive kaldırınız" dediği öğrenilir. Yalçıntaş ayrıca bu bilginin çok az kimse tarafından bilindiğini, konudan haberdar olanların hâlâ hayatta olduğunu da hatırlattı.

Nevzat Yalçıntaş Hoca Suudi Arabistan’da uzun süre kaldığı için orada "Hz Peygamberin türbesinin dışında zaten bir türbe kalmamış hepsi yıkılmıştır. Cenab-ı Allah habibinin kabrini mutlaka korur, ona zeval gelmesine müsaade etmez. Bu güzel işe vesile olarak işte o zaman Atatürk onlara bu korkuyu vererek felaket denecek bir kararın önüne geçmiştir. Atatürk’ün dine ve maneviyata bağlı olduğunun bu olay açık bir işaretidir" dedi.

Çok önemli olduğunu düşündüğüm bu bilgiyi okurlarımızla paylaşmak istedim. Kim bilir arşivlerde daha nice böylesine değerli evraklar vardır.

***

Geçen gün eski arşivleri incelerken Gürün’e gelen Reisi Cumhur ve Başbakanlara ilişkin gazete küpürlerini gördüm. Malatya’dan gelirken coşkuyla karşılanan Celal Bayar’ın şehir kulübünde bir süre dinlendiği, halka yaptığı kısa konuşmayı heyecanla okudum. Başbakan Ecevit’in gecenin saat 23.00’ünde Gürün’e gelerek vatandaşlarla görüşüp (banda kaydedilip daha sonra çözülen) konuşmasının ardından Sivas’a geçtiği haberini ilgiyle inceledim. Gürün’e Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde kaç defa ziyarette bulunulmuştur ki, bu sayı çok azdır.

Böylesi örnekleri görünce yaptığım işten biraz daha keyif alıp memnuniyet duyuyorum. İşte basın tarihe not düşen olayların yıllar sonra canlanması ve hatırlanılmasının en iyi aracıdır.







Bu yazı 201 defa okundu.


yorumlayorum ekle




Yorumlar (1)

*
Adsız / 24 Aralık 2008 17:12
TEKTAŞ'A TEŞEKKÜR..

İşte böyle. Yazar çizerler zaman zaman değil her daim halkımızın bilinçlendirilmesi adına ,araştırmacı ruhlarıyla gizli kalmış belgeleri açığa çıkarıp, onları halkın dikkatlerine sunmalıdırlar.İşte böylece insanların belleklerine ard niyetle yerleştirilen olumsuz düşünceler silinir,yalan dolandan uzak gerçeklerle yüzyüze kalmış oluruz. . Suudilerin, Hz.Muhammed'in türbesini dahi yıkma noktasında yapacakları yanlışlıkların önüne geçmek için yazınızda da belirttiğiniz gibi Atatürk 'ün bir çaba içerisinde olması ,onun bazılarının dediği gibi bir din düşmanı değil tam tersine islamın en kutsal yaşanacak bir din olduğunu ve gerçek dindarlara saygılı bir şahsiyet olduğunun kanıtıdır.. Teşekkürler..

Hiç yorum yok: