25 Aralık 2008 Perşembe

YILBAŞINDA ÇAM KATLİAM BAYRAMI

Mahiye Morgül
Yılbaşı Çam Katliam Bayramı

Bu nasıl bir kültürdür ki doğaya karşıdır. Kış ortasında bir ağacı eğlenmek için budamanın mantıklı bir izahı olabilir mi? Fidan çağında bir ağacı kesmek nasıl izah edilir? Tanrı bunu istemiş olabilir mi?
Kesilecek çam fidanları için şimdiden ağlamaya başladım.
Çam kesen inanışın sözcüleri, yaka yaka bitirmekte olduğumuz ormanlara bakıp da yeni bir yorum getiremezler mi?
Milat denilen tarihte, kış ortasında fidan kesmeyi tek bir şeyle izah edebiliyorum; düşmanları bu ağaçlarla gemi yapamasın diye onları bahardan önce katlediyorlardı. O tarihte kimdi gemileriyle ünlü uygarlık, tarih atlasına baktığımızda Fenikelilerin merkezini, yani bugünkü Lübnan’ı görürüz. Kudüs de oralardadır. Bayrağında çam ağacı SEDİR vardır.
Lübnan, antik adıyla Li Pan; Uli Pan. Li-man derken onu anarız.
Fenike derken de Pan-ika’dan söz ederiz, Pan ağa’beyidirler. Hani şu çok medeni görünen batının biz Türklere aşağılamak için söylediği Pagan’dırlar.
Çam ağacı Li Pan’lıların, yani paganların kutsalıdır. Mitolojide Pan, dağların ve ormanların koruyucusu bir Ulu kavramdır. Çamları kesenler Uli Pan’a düşmanca mesaj veriyor olmalıydılar.
Fenikeliler nasıl pagandır ki, Kuzey Afrika’da Trablus’da (Dorabulus) ve Tripoli’de (Dorabolu) uygarlık kurmuşlar, Suriye’den (Doria) oraya krallar (Karakalla) göndermişler, Kibele’nin heykellerini orada da yapmışlar, Kıbrıs’ta (Alazya) uygarlık kurmuşlar, ilk parayı bulmuşlar…
Şimdi Lübnan bayrağındaki sedir ağacının fonetik sırrını çözelim.
Sedrus Libani: Lübnan bayrağındaki sedir ağacının Latince adı. Lübnan sediri.
İyi gemi sedir ağacından yapılır. Gemi demek denizlerin ve ticaretin hâkimi olmak demekti, bolluk bereket demekti. Ayrıca dağların hâkimi de kendisi demekti; çünkü gemiyi yaparken kullandığı ağaç Toros dağlarının ağacı idi; Tor-osi; İse-dor, SE-DOR.
Sedir, sedrus; Se-dor-us; Tar-ise-us; Tarsus, Dor soyundan gelen ışık.
Libani; Li Pan, Ulu Pan. Pan ulu’su, Pan ışığı, Pan Uşağı.
Şaman kültüründe, yeryüzündeki insan dâhil her şey gökyüzündeki ışığın devamıdır, yer-gök-su üçlemesi o nedenle kutsaldır, doğaya saygı Gök Tanrıya saygıdandır. Gökyüzü ve güneş merkezli adlandırmalar -güneş kültü- bu muhteşem felsefeden başka şey değildir. Doğayı kutsayan bu inanışın ilk ataları Dor halkıdır. Özetle Pan-Dora kutusunun içindeki Şaman’a Hıristiyanlar Pagan der.
Antik Lübnan halkı Sedir ağacını belli ki kutsamış, bayrağına koymuş. Hıristiyanlık adeta ona karşı kurulmuş gibidir. Dorların kutsal sedir ağacını kesip yılbaşı kutlamanın başka ne anlamı olabilir?
Yeri gelmişken Itri’yi anarak geçelim. Itri: İda-uri, İ’Dori. Dor ülkesinden, Suriye’den gelen tanımını verir. Klasik Türk Müziğinin büyük ustası Itri’nin soyağacı halen Suriye’de devam etmektedir.
Bilinmektedir ki, 331’de İznik toplantısında Hıristiyanlık Roma devletinin dini olarak ilan edilince, ortaçağ başladı. Çünkü alınan kararlar tam bir uygarlık katliamı kararı idi. Anadolu’dan kaçan bilim adamları Bağdat ve Medine çevresine yerleşmişlerdi. Bağdat’ın nüfusu bir milyonu bulmuşken, İstanbul’un nüfusu on beş bin, Roma’nınki ise otuz bindi.
Kilisenin karar altına aldığı yasakların başında Şamanlık vardı. Şamanlık dinsizlik sayıldı. Örneğin Şamanlar sünnet oluyordu, domuz eti yemiyordu, onlar bunun tersini kural koydu. Örneğin, Şamanlar dans ediyor, müzik yapıyor, tiyatro yapıyor, resim heykel yapıyordu, Hıristiyanlık bunları yasakladı. Anadolu’da tiyatrolar, heykeller ve bilimevleri yerle bir edilmeye başlandı, bu bir uygarlık katliamı idi, Sümer Uygarlığı ve Hitit Uygarlığı böyle bitti.
“Devletin resmi dini olursa böyle zulüm yapar” sezgisi Anadolu halkının beynine böyle kazındı. Batı, devletin resmi dini olmamalı diyene kadar bin beş yüz yıl geçti, devlet halkın devleti yani “devlet laik olmalı” demek için Fransa’da bir gecede on bin Protestanın kafası uçuruluncaya kadar beklenecekti. Oysa Anadolu’da yerle bir ettikleri şehirlerin, bilim evlerinin, anıtların, insanların, uygarlıkların hesabını kimse sormadı. Anadolu’yu medeniyetler mezarlığına çevirdiler, üzerine de “bizimdir” yazdılar.
Batıda Rönesans ile başlayan aydınlanma, yani ortaçağ karanlığından kurtuluş hareketini “Şamanlığa yeniden dönüş” olarak yorumlayanlar haksız da değiller!.. Meğer Yahudilikte de resim-heykel yasaktı. (Köksal Çiftçi, “Tek Tanrılı Dinlerde Resim- Heykel Sorunu”)
Yasaklar yüzünden yeni sanat türleri doğdu. Örneğin, tiyatronun yasaklanması pantomim sanatını, şarkı söyleme yasağı enstrümantal müziği, gizli saklı toplanıp birbirine çalgı öğretmeyi (konservatuvarın doğuşu) getirdi.
İstanbul’da sirkte tiyatro yapan, at üstünde gösteri yapan kızlara fahişe damgası vuruldu, ceza olarak atın kuyruğuna bağlayıp hipodromda ölene kadar yerde sürüklendi. Suriyeli Bizans kraliçesi Teodora (Dağlı Dor) için de fahişe dediler; Şamandı ve geçliğinde babasının sirkinde at üzerinde gösteri yapardı. Kendisi gibi Şaman olan kral Justinyen ile evlendiğinde kocasından Anadolu halkının vergi yükünü azaltmasını istemiş, bu yüzden İstanbul Katolik kilisesi ünlü Yenge isyanını çıkartmış, Ayasofya bilimevi, Cenan düşkünler evi, Aya İrini (kadınlar için iş evi) ve Bağos pekmez kaynatma evleri yakılmış, bu gerici isyan Üsküdar’dan denizi atlarıyla geçerek gelen İskitler tarafından bastırılmıştı.
Kraliçe Teodora’nın cesedi, vasiyeti üzerine Ayasofya Bilimevinde yakıldı (548).
İstanbul’un gördüğü ilk Hıristiyan ayaklanması bu değildir. Haçlı seferleri sırasında da defalarca yağmalanmıştır. O nedenledir ki, Bizans halkının acılarını duyan Bağdatlı ve Medineli aydın insanlar, bu şehrin bir gün bu acılardan kurtarılmasını dilemişlerdir. Hz. Muhammed’in “O ne güzel insandır ki İstanbul’u kurtaracaktır.” sözü (tam olarak böyle olmayabilir) yüzlerce yıl İstanbul’dan gelen acı çığlıklara cevaptır.
Son söz: Benim insanım “Yaş kesen baş keser” atasözünü öyle durduk yerde uydurmadı.
Hıristiyan dünyasında ağaç katliamına ve tüketim çılgınlığına dönüşen yılbaşı eğlencelerine karşı, bekliyorum bir papaz çıksın da dur desin. Diyemez, çünkü çam ağaçlarını kesip satmak için bu güne hazırlanmış bir PİYASA TANRISI her yerde var. Çam kesmeye karşı çıkmak dinsizlikle suçlanmak için yeterli kanıt sayılabilir, hatta Ergenekon davasına sokmak için de.
3.bin yılın haçlı seferini başlatanlara “1.bin yılın haçlı seferlerinden kârlı çıkan kimse olmadı, herkes zarar gördü” desem acaba onlar bunu anlar mı? (Hıristiyanlığın önü neden Asya’da kesildi diye araştıran yazarların kitaplarını yasakladılar. )
Yeni yıl yazısı da böyle olur mu diyeceksiniz, şimdi nasıl bakacağım kesilmiş ağaçlara diyorsunuz, sizi anlıyorum, ben de zaten doğmamış torunlarınıza yazıyorum.
24.12.2008

Hiç yorum yok: