27 Aralık 2008 Cumartesi

IRAKLI DEĞİL DE BİR TÜRK GAZETECİ AYAKKABI ATSAYDI:

Iraklı değil de bir Türk gazeteci ayakkabı atsaydı:)
Muntasar El Zeydi serbest bırakılsın üyelerine

Ceyhun Bozkurt
23 Aralık, 21:19
Yanıtla
Ayakkabını da al git

19.12.2008

LALE ŞIVGIN

--------------------------------------------------------------------------------

IRAKLI gazetecinin Bush’a ayakkabı fırlatması dünya gündeminde hala bir numarada. Mizah dergileri meşhur ayakkabıyı çoktan kapaklarına taşıdılar. Peki ya bu olay Irak’ta değil de Türkiye’de olsaydı neler yaşanırdı? Bush Türkiye’de Başbakan Erdoğan ile bir basın açıklaması yaparken bir Türk gazeteci Bush’a ayakkabısını fırlatsaydı, Türkiye’deki yaklaşım nasıl olurdu? Mesela Türk gazeteci de kahraman ilan edilir miydi? Ya da kendisini savunmak için bir avukat ordusu sıraya girer miydi? ART’de Gündeme Dair programını hazırlayan Nuriye Atabey ve ART editörlerinden Muharrem Yıldız ile Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci bir Türk olsaydı neler olurdu sorularına yanıtlar ararken bu uzun listeyi ortaya çıkardık.
Bakın O ayakkabıyı bir Türk gazeteci atsaydı; neler olurdu:
Taraf gazetesi; “Ayakkabıdaki TSK kokusu” manşeti atar ve ayakkabının fırlatıldığı anın ABD uydularınca uzaydan çekilmiş görüntülerini yayınlardı.
ATV ve Sabah gazetesi; Gazeteciyi Ergenekon’un 1 numarası ilan ederdi.
Radikal gazetesi; “Densizler, bizi AB’ye ve ABD’ye rezil ettiniz” diye manşet atardı.
Yaygın Medya; olarak adlandırılan TV ve gazeteler işin magazinine dalıp, ayakkabının markası, fiyatı, rengi üzerine güzellemeler yapar ve Bush’un reflekslerinin ne kadar iyi olduğunu överlerdi.
Dinci medya; Ayakkabıyı fırlatan gazetecinin erkek olması durumunda; “Günahkar”, kadın olması durumunda ise “Kızını dövmeyen dizini döver” başlıklarına yer verirdi.
Vakit gazetesi dinci medyaya ek olarak gazetecinin soy ağacında Yahudilik olup olmadığını araştırırdı.
Aydıncıklar; hemencecik toplanıp, “Bush’tan özür diliyoruz” kampanyası başlatır ve kanal kanal dolaşıp “Vicdanımız Bush’a yapılanları reddediyor” diye demeçler verirlerdi.
AİHM olaya kayıtsız kalmaz ve oracıkta bir insan hakları davası açardı.
Ermeni lobileri de bu davaya müdahil olmak için başvururlardı.
DTP’liler “Bizim Ermenilerden neyimiz eksik, bize de soykırım yapıldı” diyerek AİHM’deki davaya ayrıca müdahil olurlardı.
ABD elçisi, ikinci bir ayakkabı taarruzuna karşı kendisini yüksek korumalı konsolosluk binasına kilitler, Türk güvenlik görevlilerini zırhlı kapının dışında bırakırdı.
Zekeriya Öz, Ergenekon’dan tutuklu sanıkların ayakkabıları ile fırlatılan ayakkabı arasında benzerlik olup olmadığını araştırmaya koyulurdu.
Başbakan’ın danışmanları, daha önce başbakana hesap soran çiftçiye yaptıkları gibi gazetecinin akli dengesinin bozuk olduğunu kanıtlamak için, gazeteciye deli raporu verilinceye kadar akıl hastanesine muayeneye gönderirlerdi.
Başbakan ise böyle bir durumda olsa olsa gazeteciye dönüp “ayakkabını da al git” derdi.

Hiç yorum yok: