28 Şubat 2009 Cumartesi

EN KAHRAMAN BAŞBAKAN BİZİM BAŞBAKAN

En kahraman başbakan
bizim başbakan

Emperyalistlerin toplantısı Davos’ta bizim gibi ezilen bir ülkenin ne işi var?

Tuhaf bir milletiz doğrusu… Ya da zorla tuhaflaştırılmış bir millet miyiz acaba? Ben ikinci şıkka inanıyorum. Çünkü, yüz elli yıldır, her gün bir değerimizi yok ettiler, bir yerlerimizi törpülediler, bizi bizden çaldılar. Öyle şeyler yaptılar ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamaz hale getirdiler, aklımızı aldılar, bizi istedikleri kalıba soktular. Yani, bizi, zorla tuhaf bir millet haline getirdiler. Bugün, gerçekten çok tuhaf bir milletiz. Ağlanacak halimize gülüyoruz, skandallardan kahramanlar yaratıyoruz...

Tuhaf bir milletiz artık… Eğriyi doğrudan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden ayıramayacak kadar tuhaf… Emperyalizmin kendine çeki düzen vereceği, mazlum milletleri daha rahat daha fazla nasıl sömüreceği sorununun tartışıldığı ve çözüm arayışlarında bulunulduğu bir toplantıda bizim ne işimiz var? Orada bizden başka sömürülen bir ülke var mı? Yok! Peki o zaman bizim orada ne işimiz var?

Dedim ya, tuhaf bir milletiz diye… İşimiz olmayan toplantıya katıldık, düzenlenen panelde ne işimiz var? Paneli bizzat Başbakanın istediği haberleri geçiyor bültenlerden... Al sana bir tuhaflık daha… Orada, PKK mı konuşuluyor, yoksa Ergenekon mu? Ya da AB-Türkiye ilişkileri mi? Hayır, hiçbiri konu edilmiyor. Konu Gazze savaşı… Peki biz, konusu Gazze savaşı olan bir panele hangi sıfatla, kimi temsilen katılıyoruz? Bu soruya “insan olarak, insanlığı temsilen” diye yanıt verenler var. Peki, bugün bizi alkışlayan İran niye katılmıyor? Hamas’ı oraya niye sokmuyorlar? Aklımıza insanlık sadece Gazze’de mi geliyor? O zaman Afganistan’da ne işimiz var? Irak’ta yapılanlara niye sesimizi çıkarmıyoruz? Yoksa oralarda yaşayanlar insan değil mi? Aslında panel bir skandal, Başbakanın panele katılması ayrı bir skandal…Ve Başbakanın panelde Hamas sözcüsü gibi konuşması skandalın dışında, çok daha büyük skandal.

AKP teşkilatı olacaklardan haberdardı

İsrail Cumhurbaşkanının yanıtları, bırakın diplomatik terbiyeyi, insanlık terbiyesinin dışında… Başbakan sinirleniyor, buna bir de moderatörün taraflı tutumu eklenince oturumu terk ediyor. Skandal üstüne skandal… Başbakanın çileden çıktığı anda söylediği bir söz var, biraz geç söylenmiş bir söz, ama dikkat çekici: “Davos benim için bitmiştir. Bir daha Davos’a gelmeyeceğim.” Aslında en başta düşünülmesi gereken bir konu, skandallardan sonra mı anlaşıldı acaba? Yoksa, bu sözler de orayı terk ettiren ani duyguların mı eseri?

Burada benim dikkatimi çeken bir şey daha var. Bu skandalın olacağından İstanbul AKP teşkilatı adeta haberliydi. AKP İl Teşkilatı olay televizyonlarda yayınlanır yayınlanmaz, önceden hazırlandığı belli olan binlerce afişle halkı hava limanına topladı. “Davos fatihi”, “Dünya başbakan görsün”, “Dünyayı selam durduran Başbakan” afişleri altında bir kahramanlık öyküsü kutlanarak sanal bir kahraman yaratıldı.

Türkiye’nin Başbakanı değil Hamas’ın sözcüsü

Şimdi bu olay hakkında düşüncelerimizi açıklayalım:

Türkiye, hiçbir şekilde taraf olmadığı bir olayın tam ortasına oturtuldu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Hamas’ın Başbakanı oldu. Hamas’ın çıkarları için, Türkiye’nin çıkarlarını bir kenara koyabildi. Hamas’ın kabadayısı olmaya soyundu. Bu sözlerimiz, laf olsun diye söylenmiş sözler değildir; Arap gazetelerinin bazılarının başlıkları gerçekten ilgi çekici: “Erdoğan, Hizbullah lideri Nasrallah gibi.”

Peki; Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirildiği zaman, neredeydi kabadayı Başbakan?

Neden süt dökmüş kediler gibi bir köşede pusup kalmıştı? Neden Türk Milletinin, Türk askerinin onurunu korumadı? Bu Başbakan, Türkiye Başbakanı değil mi yoksa?

PKK, ülke bütünlüğümüze yönelik yaptığı saldırılar sonucu otuz bin insanımızı öldürdüğü zaman neredeydi kabadayı Başbakan?

Neden, PKK’nın destekçisi Barzani ve Talabani’ye, “Irak sınırını kapatmazsanız, oradan bir koyun bile geçerse, Erbil’i, Süleymaniye’yi başınıza yıkarız” diyemiyor, kabadayılık yapamıyor?

Yoksa Türkiye’nin Başbakanı değil mi?

AB dayatmalarını, IMF isteklerini sıralarken neredeydi kabadayı Başbakan?

Neden onlara “Ben aşiret reisi değilim, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanım” diye rest çekemedi?

Yoksa Türkiye’nin Başbakanı değil mi?

Karabağ’ı ve Azerbaycan’ın topraklarının yüzde yirmi ikisini işgal ederek binlerce Azerbaycan Türk’ünü etnik temizliğe tabi tutan ve bir milyon Azerbaycan Türk’ünü evinden, ocağından eden Ermenistan’a, İsrail’e gösterdiği kabadayılığı neden göstermedi?

Yoksa, bu Başbakan Türkiye’nin Başbakanı değil mi ?

Yukarıdaki sözlerimizin kanıtı olan bu olayları çoğaltmak mümkündür. Yani, Başbakan Davos’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı gibi değil, Hamas’ın temsilcisi gibi hareket etmiştir.

Yerel seçimler için gövde gösterisi

Başbakan neden böyle bir hareket yaptı? İşte olayın püf noktası, bu sorunun yanıtında gizli. Birinci husus, Başbakanın tribünlere oynama zorunluluğu; ikinci husus, bir kahraman gibi karşılama yapılması... Bu hususları göz önünde tutarak ülkenin seçim atmosferine girdiğini de anımsayınız. Yaklaşan yerel seçimler için Başbakanın böyle bir gövde gösterisine ihtiyacı vardı. Çünkü, ekonomik kriz nedeniyle ağır eleştiriler alan Başbakan, kapanan yüz on bin iş yerinin kapanmasından, iki yüz yirmi bin kişinin işsiz kalmasından, yeteri kadar hızlı davranmadığı, yeteri kadar krizi önemsemediği için sorumlu tutuluyordu. Yüzde yüz seksene varan doğal gaz zammının, artmayan maaşların ve geçim sıkıntısının yarattığı olumsuzlukların, gündem olmaması için böyle bir hamlenin yapılması gerekiyordu. Artık Ergenekon dalgaları, toplumun büyük bir kesiminin dikkatini bile çekmiyordu. Yaklaşan seçimler için, yeni bir gündem oluşturulmalı ve Başbakan’ın ne kadar kahraman olduğu bir kere daha gösterilmeliydi.

Şimdi soruyu yanıtlayabiliriz: Bu olay, Başbakan’ın ve AKP’nin sarsılan itibarının yeniden kazanılmasına ve yerel seçimleri etkilemesine yönelik bir harekettir. Böyle bir tespit, hareketin planlı ve bilinçli yapıldığına da bir işarettir. Bakın neden; olaydan sonra alınan bilgilerden öğrendiğimize göre Başbakanın uçağı hava limanında uçuşa hazır bekletiliyor. AKP İstanbul İl Teşkilatına Başbakanı karşılamak üzere hazırlık yapılması talimatı veriliyor. Kitleler haberdar ediliyor, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, metronun gece saat üçe kadar ücretsiz çalışacağını duyuruyor. Afişler, pankartlar hazırlanıyor. Bu kadar afişin, bu kadar özenli olarak hazırlanması bile dört beş saati alır. Ve Başbakan bir kahraman gibi karşılanıyor. Hemen bir basın toplantısı düzenlenerek Peres’in özür dilediği bildiriliyor (Ertesi gün İsrail makamları, Peres’in özür dilemediğini, sadece üzüntülerini bildirdiğini açıkladılar).

Bütün bunlar, bu hareketin planlı ve bilinçli yapıldığının açık kanıtlarıdır. Mızrak çalınmış, ama çuvala sığdırılamamış; çuval yırtıkmış, farkına varamamışlar.

Sonuç şu; AKP ya da Başbakan seçimler için belki üç dört puan kazanmışlardır. Fakat uluslararası alanda bunun bedeli ağır olacaktır. Bu olayın faturasının AKP’ye bir gün kesileceğini bilmeliyiz. Ne zaman, nasıl, nerede olacağını bilemem, ama ben İsrail’i ve emperyalizmi iyi bilirim.

Hiç yorum yok: