21 Ekim 2008 Salı

Patara rastlantıları

Işık Kansu - Ankara Kulisi
Patara rastlantıları

Uzun süredir Kaş Patara’da antik Likya parlamentosunun bulunduğu bölgede ABD parlamentosunu toplama çabaları vardı. Bir süredir durulmuştu bu girişimler.

Gazeteci arkadaşımız Yusuf Yavuz’un ilettiği bilgilere bakılırsa, olay başka boyutlar kazanmaya başlamış:

Patara’da bir yandan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın ev sahipliğinde 2010’da dünya parlamento başkanlarını ağırlama çalışmaları sürerken, bir yandan da sit alanında yaşamlarını sürdüren köylülerin bölgeden çıkarılma girişimi gündemdeymiş.

Kaş Kaymakamı Süleyman Yılmaz, Patara’daki Gelemiş köyünde yaptığı toplantıda, sit alanı içinde bulunan köyün boşaltılarak, köyde yaşayanların geçen temmuz ayında çıkan yangında zarar gören Hazine’ye ait ormanlık alana TOKİ tarafından yapılacak konutlara taşınması yönündeki “hayalini” anlatıp köylülerden imza istemiş.

Girişimin köylülerin bölgeden uzaklaştırılarak Patara’nın ranta açılması amacını taşıdığı tartışılmaya başlanınca da Kaymakam Yılmaz, hayalini bu kez gazetecilere aktarmış:

“Patara’da 150 civarında konut bulunuyor. Bunların neredeyse tamamı sit alanı içerisinde kaçak yapı konumunda. Bu yapılar hakkında kesinleşmiş yıkım kararları bulunuyor. Bu biçimde uygulanacak yıkım kararları içimizi acıtıyor. Yapılmasını düşündüğümüz projeyle birlikte ortaya çıkacak yapılar Likya köyü mimarisine uygun olacak. Bu şimdilik bir hayalden ibaret. Köylülerle yaptığımız toplantıda bu hayalimizi paylaştık.”

Yılmaz, bu girişimin 2010 yılında Patara’da yapılması planlanan Dünya Parlamentolar Birliği toplantısıyla bir ilgisinin bulunup bulunmadığı yönündeki soruyu, söz konusu toplantıya katılacak parlamento başkanlarının çoğunun helikopterlerle Patara’ya ulaşacağını anımsatarak, “Bu çirkin yapıları bu şekilde göstermek istemeyiz” diye yanıtlamış.

Şu Türkiye tümüyle bir rastlantılar ülkesidir zaten:

Önce, Likya Birliği’nin Patara’daki parlamentosunun ABD meclisine temel olduğu ileri sürülerek ABD’li parlamenterlerin burada toplanması önerilir. Öneri tepki çekince, rastlantı bu ya, bu kez aynı yerde Dünya Parlamentolar Birliği toplanmak ister. O toplantının hazırlıkları yapılırken, yine rastlantı işte, bölgede yangın çıkar. Orman yanınca da, yine kuşkusuz bir rastlantı, akıllara bölgedeki köylüler için yangın bölgesinde ev yapmak gelir...



Girişimcilik projesi

Türk Eğitim Derneği, “eğitime hizmet anlayışı”nın bir parçası olarak yeni bir tasarıma başlamış:

“Genç İnovatif Girişimcilik Projesi.”

Proje gereği, çeşitli bölgelerden 8 pilot okulda seçilen teknoloji tasarım ve rehberlik-danışmanlık öğretmenlerine TED Ankara Koleji’nde üç gün süre ile eğitim verilmiş. Seminere katılan her öğretmen, okullarında 20 öğrenciyi proje hakkında eğitecek ve dörtlü gruplar halinde 5 “sanal şirket” kurarak yenilikçi iş fikirleri geliştireceklermiş. Neymiş örneğin bu yenilikçi iş fikri? Sözgelimi, “Nasıl bir şemsiye tasarlarsam, çocuklar ellerinde taşımak zorunda kalmadan bunu kullanabilirler?” cin fikri imiş...

Anlayacağınız bir tür küçük kapitalistler yetiştirme projesi bu.

Projeyi kim mi destekliyor?

ABD Büyükelçiliği...

Piyasasını serbestçe batağa saplamış olan ABD, projeyi kendi çocuklarına uyguladı, baktı tutmadı, bizimkilere kakalıyor herhalde...



Tek Araç

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde uygulanan devletçilik ile bugün kapitalizmin içine düştüğü bunalımdan kurtulmak amacıyla uyguladığı, emekten ve mazlum ülkelerden alınan, alınmaya devam edecek olan taze kanın kamu eliyle sermayeye aktarılması oyununu birbirinden ayırmak gerekiyor.

Kapitalizm tıpkı bugünkü gibi bir küresel bunalım yaşarken Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların oturtmaya çalıştığı devletçilik, bağımsızlıkçı bir kalkınma atılımıdır. Halk yararını gözeten özgün bir denemedir. Başarılı da olmuştur. Cumhuriyetçi devletçilik, ülkenin yıkımına yol açacak kamusal değerlerin satılması ve özelleştirmelere değin yaklaşık 50 yıl boyunca Türkiye’nin sanayileşmesine öncülük etmiş, bir ölçüde kendi başına ayakta durabilmesine, direnebilmesine de katkıda bulunmuştur.

Cumhuriyetin kuruluş felsefesini, ekonomik ve sosyal tüm getirileri ile birlikte yok etmeye yeminli bugünkü kadroların elinde ise, büyük bunalıma karşı direnecek tek bir araç kalmıştır: Hamd etmek...

Kim?

Emekli diplomat-yazar Daver Darende’nin bir sorusu var:

“Sınır ötesinden ülkemize yönelik düzenlenen hain saldırıdan sonra bölgedeki egemen gücün, yani ABD’nin güdümünde hareket eden merkezi Irak hükümetine uyarı notası vermek yerine Kuzey Irak’ta egemenliğini ve etkinliğini sürdüren, bu bölgeyi Türkiye’ye karşı bir saldırı alanına dönüştüren ABD’ye izlediği politikanın müttefiklikle bağdaşmadığını anlayacağı bir dille, ürkmeden ve çekinmeden anlatmamız gerekmiyor mu?”

Gerekiyor gerekmesine de, kim anlatacak?

Ürkek kediler mi?

Dağlarca

Elif’in kağnısı dondu kaldı. Dağlar buz kesti.

Yeryüzü çocuklarını bir an için ısıtmadı güneş.

Söylediği gibi oldu:
“Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar / Uçtu o.”

21 Ekim 2008 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok: