30 Ekim 2008 Perşembe

AMERİKA'NIN ACELESİ VAR

30 Ekim 2008





Olmak ya da Olmamak

Mehmet Bedri Gültekin





Amerika'nın acelesi var



Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ'un Aktütün baskını sonrasında malum medyadan yapılan saldırılar üzerine yaptığı konuşma, bir anlamda "son söz" idi. Genelkurmay, bu konuşma ile "sözün bittiği yer"e geldi.



Buna karşılık "Taraf" gazetesinin ertesi günkü manşeti şöyle oldu:

"Tehdidi bırak, hesap ver!"



Deyim yerindeyse Genelkurmay bıçağın kemiğe dayandığı noktada resti çekti. Ama "Taraf" ertesi gün resti gördü.



27 Ekim günü ise Kara Kuvvetleri Komutanı sayın Koşaner, Aktütün baskını ile ilgili olarak yapılan soruşturmanın sonuçlarını açıkladı. Açıklamada dikkat çeken nokta, Kara Kuvvetleri Komutanının; Basında, Aktütün baskını ile ilgili olarak yer alan bilgilerin Genelkurmay'dan sızmadığını; ama Amerika, Emniyet veya İçişleri Bakanlığı'ndan sızmış olabileceğini söylemesi oldu.



Koşaner'in bu konuşması da cevapsız kalmadı. "Taraf" gazetesi ertesi gün, "Saklanamazsın Genelkurmay" manşetini atarak meydan okudu.



Gazete'nin tavrı önemlidir ve bu tavrın Amerika'ya ait olduğu açıktır. Esasen önemi de buradan gelmektedir.



"Taraf" bu tutumunda yalnız değil. Fethullah medyası ve İktidar yandaşı basın, genel olarak aynı tutumu benimsedi: Pervasız ve saldırgan…



ABD'NİN HESABI



Amerika Türk Ordusu'na yönelik bu kışkırtıcı tutumuyla neyi amaçlamaktadır?



Plan şu mudur? Hesapsız bir çıkışa zorlanan Ordu'nun önüne, altından kalkamayacağı sorunları yığarak teslim almak.



Gerçekten de Türkiye'nin önüne konulacak olan sorunlar küçümsenecek gibi değil: Ayrılıkçı terör, etnik çatışma tehdidi, din ve mezhep çatışmaları, ekonomide iplerin tamamen ABD'nin elinde olması dolaysıyla yaratılacak krizler, devletin hemen bütün kurumlarında yarım yüzyıl boyunca gerçekleştirilen örgütlenmenin ABD'ye sağladığı avantaj, Soros vb fonlarla desteklenen sivil toplum örgütleri ağı vb. Bu sorunların altında ezilecek olan TSK'nın teslim alınacağı düşünülüyor.



Veya önündeki sorunların büyüklüğünü gören Ordu'nun, harekete geçmeden önce Amerika ile anlaşması öngörülüyor.



Hesabın bu olduğu anlaşılıyor. Peki bu hesap gerçekçi midir?



Gerçekçi olup olmadığı başka bir yazının konusu olabilir. Burada daha çok Amerika ile Türkiye'deki işbirlikçilerini hesaplaşma tavrına getiren nedenler üzerinde duracağız.



ZORUNLULUK



Amerika'nın zamanı yoktur ve acele etmektedir. Ele aldığımız ve cevabını bulmaya çalıştığımız birçok gelişmenin açıklaması buradadır.



Amerika tarihinin en kritik dönemini yaşıyor. Irak ve Afganistan'daki askeri çıkmaz sadece bazı mevzilerin kaybedilmesi anlamına gelmeyecektir.



Ekonomik kriz ABD'nin hegemonya tahtını sallamaktadır.



Asya önlenemez bir yükseliş içindedir. Öte yandan Avrupa giderek daha fazla bağımsız hareket etme eğilimindedir.



Nazik bir kuvvet dengesinin oluştuğu mevcut koşullarda Türkiye'nin bırakalım saf değiştirmesini, kayıtsız şartsız ABD'nin yanında olmak olarak ifade edebileceğimiz AKP tutumunu reddetmesi bile, dünya dengelerinin köklü bir şekilde değişmesi anlamına gelecektir.



Böyle bir durumda ABD'nin kaçınılmaz çöküşü hemen gerçekleşir. Bu gerçeğin en fazla farkında olan Amerika'dır.



Onun için ABD, deyim yerindeyse Türkiye'yi "sağlama almaya" en büyük önceliği vermektedir. Yani Amerika'nın kontrolü altında olmayan güçler tasfiye edilmelidir ki Türkiye'nin istenmeyen bir tarafa gitmesi önlenebilsin.



Bunun için İşçi Partisi hedef alındı. Çünkü İşçi Partisi Avrasya seçeneğini ve Bölge Merkezli Dış Politika'yı temsil ediyor.



TSK hedef alınıyor. Çünkü TSK, Amerika'nın kontrol edemediği ve elinde silah olan bir güç.



Ergenekon Operasyonu'ndaki akıl almaz kanunsuzluklar ile TSK'yı hedef alan küstahça saldırıların açıklaması budur.



Engeller temizlenir ve Türkiye'nin küresel güç oyununda ABD'nin yanında kalması garantiye alınırsa, ABD önemli bir avantaj elde edecektir.



Aynı hesapla Amerika, Osetya üzerinden Rusya'yı hizaya getirmeye çalıştı. Sonucu gördük.



Ergenekon Operasyonu ve TSK'yı zamansız mindere çekerek ABD farklı bir sonuç elde edebilecek mi? Bu sorunun cevabını da önümüzdeki günlerde yaşayarak göreceğiz.



AKP VE FETHULLAH



Amerika, acele etmekte haklı. Ama acele eden sadece Amerika değil.



AKP'nin de acelesi var.



Ekonomik krizle birlikte işbaşında kalmaya devam eden bir iktidar daha görülmedi. Kriz, Türkiye'yi ufaktan ufaktan yoklamaya başladı. Çanlar AKP için çalıyor.



Halk, ekonomide işler yolunda giderken yolsuzluk olaylarına çok fazla kulak asmayabilir. Bizim halkımızda, "hem yiyir, hem yapir, helal olsun!" felsefesi vardır.



Ama kriz koşullarında ise yolsuzluk; "isyan" nedenidir. AKP şimdi halkın "isyanı" ile karşı karşıyadır.



Bu koşullarda AKP, ancak muhalefeti yok edilmiş bir ülkede iktidarda kalabilir. Onun için bu Parti bugün, bütün varlığı ile ABD'nin yanındadır.



Hem Ergenekon Operasyonunda, hem de Ordu'ya yönelik her saldırıda.



Fethullah Gülen'e gelince;



Daha birkaç yıl önce "ABD'nin daha 50 yıl dünyanın hakim gücü olarak kalacağını ve akıllı bir Müslüman'ın bu durumu görerek ABD ile beraber hareket etmesinin en doğru tutum olduğunu" söyleyen Fethullah'ın başka bir şansı yok.



O, her durumda ABD'nin yanında.

mbgultekin@ip.org.tr

Hiç yorum yok: